3 Mayıs 2019 Cuma

https://www.birgun.net/haber-detay/umut-taciri.html


https://www.birgun.net/haber-detay/umut-taciri.html


Şans oyunları adı altında toplanan milli piyango, sayısal loto ve benzeri oyunları kimler oynuyor? Siz en son ne zaman bu oyunlardan oynadınız?
Yapılan araştırmalar gösteriyor ki şans oyunlarını oynayanların büyük çoğunluğu yoksul insanlardan oluşuyor. Bunun nedeni olarak da içinde bulundukları yoksulluktan kurtulmanın ve daha rahat bir yaşama ulaşma hayalinin tek ve en hızlı yolu olarak şans oyunlarını görüyor olmalarıdır. Yoksulluk derecesi arttıkça ve insanca yaşayabilecekleri bir geliri elde etme olanağı azaldıkça insanların şans oyunlarına daha fazla yöneldikleri araştırmalarda ortaya konuluyor.
Harvard Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırmaya göre ekonomik durumları iyi olanlar sadece ikramiye tutarı çok yüksek olduğunda şans oyunları oynarken yoksullar ikramiye miktarına bakmadan bu tür oyunları oynuyorlar. Örnek olarak “kazı kazan” adı ile bilinen ve ödül miktarlarının çok düşük olduğu oyunları oynayanları gösteriyorlar.
Bu durumun ekonomi kuramında karşılığı marjinal fayda ile açıklanıyor. Geliriniz düşük ise sağlayabileceğiniz küçük bir artışın marjinal faydası da yüksek olur. Ama zengin iseniz kazanacağınız küçük tutarların faydası pek önemli olmuyor.
Şimdi gelelim bu konunun bizi neden ilgilendirdiğine.
Biliyorsunuz Türkiye’nin Ziraat Bankası, Halkbank, THY gibi önemli kuruluşları iki yıl önce “Türkiye Varlık Fonuna(TVF)” devredildi. Milli Piyango da bunların arasında yer alıyordu.
TVF Genel Müdürü Zafer Sönmez’in, Milli Piyango’nun işletme hakkını devretmek için “dünya devleriyle” görüştüklerine ilişkin açıklaması dün gazetelere yansıdı. Bu açıklamaya göre devir işlemi yılsonuna kadar tamamlanacakmış ve bu gerçekleştikten sonra Milli Piyango’nun 3.5 milyar lira olan gelirinin 10’a katlanarak yıllık 35 milyar liraya çıkması bekleniyormuş. “Milli Piyango’nun gelirinin gayri safi milli hasılaya(GSMH) oranını yüzde 0.1’den yüzde 1-2’ye kadar çıkarma potansiyelimiz var” da denilmiş. Tabi GSMH ifadesini kullanınca önemli bir ekonomi politikasından bahsetmiş oluyorsunuz. Sanırsınız ki önemli bir sektörün milli gelir içindeki payından bahsediyorlar. Konuştukları konu şans oyunları!
Peki, soralım, şans oyunlarının geliri nasıl artar? Tabi ki daha fazla oyun oynanarak. Kim bu oyunları oynuyordu hatırlıyor musunuz? Yoksullar! Bu durumda yıllık gelirin on katına çıkması (1) yoksulların insanca bir gelir elde etme umutlarının giderek azalması ve bu nedenle daha fazla oyun oynaması, (2) yoksul sayısının artmasıyla birlikte şans oyunu oynayacak insan sayısının artması ile mümkün olur. Kısaca, yoksulluk arttıkça şans oyunlarına harcanan para da artacak. Yoksulların oynadıkları piyangolardan elde edilecek gelirin 10 kat artacağı beklentisi de yine bir müjde olarak paylaşılıyor. 
Bu, bize ülkeyi yönetenlerin vatandaşların önümüzdeki yıllardaki zenginliğinin artacağına ilişkin beklentilerinin pek de iyimser olmadığını açıkça ortaya koyuyor.
2023 yılında dünyanın 10. büyük ekonomisi olma hayalinden, piyango oynayanların artacağı beklentisine geçiş olduğunu gösteriyor.
İstihdam, ekonomik büyüme, gelir artışı, refahın adil paylaşımı gibi hedefleri olmayan bir siyasi iktidarın, şans oyunlarının vatandaşın temel zenginlik kaynağı umudu haline dönüşeceğini beklediğini ortaya koyuyor.
Diğer bir ifade ile bu beklenti “ben size çalışarak insanca yaşama umudu veremiyorum ama piyango oynamaya devam edin, olur da çıkarsa, ancak böyle zengin olma fırsatına erişebilirsiniz” demektir.

14 Kasım 2017 Salı

Merkez Bankasının Özel Sektörün Kur Riskini Yönetmesine Yönelik Yeni Hamlesi: TL Uzlaşmalı Vadeli(Forward) Döviz sözleşmeleri



Türk özel sektörünün net döviz açığı gittikçe artarak 2017 yılının 8. Ayı itibariyle 212 milyar doların üstüne çıkmıştır. Döviz kurlarında son zamanlarda görülen yüksek oynaklık bu döviz açığının özel sektör açısından çok ciddi risklerin ortaya çıkmasına yol açmaktadır. Son zamanlarda TL’de yaşanan değer kaybı ile birlikte önümüzdeki dönemde dolar ve Euro faizlerinin artmasına bağlı olarak döviz maliyetinin artmasına paralel, Türkiye’nin kendine özgü politik, jeopolitik ve ekonomik riskleri de artmaktadır.  Bu gelişmeler şirketlerin dövize erişmesini zorlaştırmakla kalmayacak, aynı zamanda kurlarda yaşanacak yükselişlere bağlı olarak çok pahalı hale de getirecektir. 

Merkez Bankasının dün açıkladığı “TL Uzlaşmalı Forward(Vadeli) Döviz Sözleşmeleri”   özel sektörün mevcut kur riskini yönetebilmesi için yeni bir enstrüman olarak karşımıza çıkıyor.

Sistem nasıl çalışacak

Merkez Bankası miktarı ve vadeleri ilan ederek ihaleye çıkacak, ihaleye katılan bankalar da fiyat ve miktar tekliflerini bildireceklerdir. İşlem “ihale süreci” olarak tanımlandığından, belirlenen vadelerde dövize en yüksek fiyatı veren banka ihaleyi almış olacaktır.

İhaleye katılan firmalar vadeli fiyatı nasıl belirleyeceklerdir? Burada fiyat belirleme, tipik bir forward işlemde olduğu gibi “taşıma maliyeti” dikkate alınarak hesaplanmış bir vadeli fiyat olacaktır.

Örnek:  TL/$ kurunun 3,8750, TL faiz oranının %13,77 ve dolar faiz oranının %2,5 olduğunu varsayalım.

Bu durumda ihaleye katılan bir bankanın vereceği 6 ay vadeli forward fiyat teklifi

Vadeli Fiyat= 3,8750* (   (1+(%13,77)/2)/(1+(%2,5)/2)  )= 4,09 TL

Görüldüğü gibi teklif edilen bu kur(fiyat) TL’nin değer kaybının önlenmesi gibi bir sonuç yaratmayacak, sadece özel sektörün 6 ay sonra ihtiyaç duyacağı dövizin maliyetini sabitlemiş olacaktır.


Her ne kadar bu işlem şirketlerin kur riskini yönetmeleri açısından önemli bir avantaj sağlasa da, bu ihalelerde oluşacak  fiyatlar(kurlar) piyasaların enflasyon, faiz, ücret artış talebi, kira sözleşmeleri vs unsurları da doğrudan etkileyecektir. Bunların yanında, hane halkının döviz talebi, bankalardaki Döviz tevdiat hesapları da burada oluşan kurlara bağlı olarak etkilenecektir. 

20 Ekim 2009 Salı

Finansal Panorama'ya Hoşgeldiniz!


Merhaba,
Sosyal medya hesaplarında uzun metinlerin ilgi görmediğini biliyorum. Bu nedenle, bu blog sayfasında ülkenin gündeminde olan konular hakkında kısa değerlendirmelerimi bulacaksınız. Umarım takip edersiniz.
Yalçın Karatepe